Blog’ta yazmaya nasıl uzun bir ara verdiysem artık, yeni bir tarif yazmak isteyince, blogun kontrol panelini nasıl kullanacağımı hatırlamak için bir süre ekrana boş boş..
Hafıza ne garip şey! Neyi nasıl hatırlayacağını hesap edemiyorsun… Seni alıp bir anda unuttuğun bir hatıraya savurabiliyor… Sen ne olduğunu anlayamadan hem de… Misal, geçenlerde..
İçinde un ve yağ olmayan bir kek böyle güzel olur mu, olabilir mi?!?Olabiliyormuş, deneyip görmüş oldum! Koştum geldim tarifini paylaşmak için… Siz de deneyin siz..
Son dönemlerde şurayı açıp, birkaç bişey yazayım diye boş sayfaya bakıp duruyorum…. Sonra ne yazacağım allah aşkına ben buraya diye düşünüp durup, gerisin geri bilgisayarın..
Ben buraya ne yazacağım diye düşünüp önce oturup uzun uzun lockdown ve Corona günlerime dair birşeyler yazdım. Sonra dönüp okuyunca içim karardı, bu ne be..
Zaman nasıl deli gibi geçiyor böyle! Eskiden geçmek bilmezdi şimdi de tutabilen beri gelsin… Bu dondurmayı yaptığımda Kıbrıs’ta sokağa çıkma yasağının ilk zamanlarıydı. Yani Mart..
Yaz mevsimini herşeye rağmen çok sevenlerdenim. Herşeye rağmen diyorum çünkü, Kıbrıs’ta Temmuz ve Ağustos aylarının sıcağı sizi zaman zaman hayatınızdan ve varlığınızdan soğutabiliyor. Bu denli..
İzolasyon sürecinin başladığı ilk haftalarda, kendimi 3 hafta kadar karantinada tutup bir risk oluşturmayacağıma kanaat getirdikten sonra annemlerin yanına gidip izolasyonuma onlarla devam etmiştim. Üç..
Ben bu aralar ömrümü karaduta adadım. O dut ağaçlarının meyveleri toplanacak arkadaş başka yolu yok. Demiştim ya bahçedeki dut ağaçları meyve vermeye başladı diye. Evde..
Bu tarife dair ne yazacağım konusunda kararsız kaldım. Birkaç bir şey yazdım sonra beğenmeyip sildim. İşin özeti, ilk kez karadutlu dondurma yapmayı denedim, neticeden çok..
Korona, küresel salgın, sosyal mesafe, sokağa çıkma yasağı, izolasyon derken çilek mevsimi de geldi… Siz de aynı şeyi hissediyor musunuz bilmiyorum ama çilek mevsimi bende..
Nasıl gidiyor izolasyonunuz? Ben alıştım gibi… En azından kendime göre belli rutinler geliştirdim gibi hissediyorum. İyi mi kötü mü yapıyorum bilmiyorum ama çoğunlukla durumu sorgulamamaya..
Biz, yani şu Korona salgını günlerinde işe gitmek zorunda olmayıp evimizde kalacak kadar şanslı olanlar, bu aralar kendimizi neyle eyleyeceğimize çokça kafa yoruyoruz sanırım. Aslına..
Bu aralar durumumuz malum… Evdeyiz şekerim… Ne olduğu belirsiz bir virüsten saklanmaya çalışıyoruz. Düşük bütçeli bir korku filmi gibi. Sinemaya gelse izlemeye gitmezsin yani bence…
Orangette, yani çikolataya batırılmış portakal kabuğu dilimleri… Tabii, ben yakın zamana kadar bu yaptığım şeyin adının bu olduğunu bilmiyordum. Havalı arkadaşlarım sayesinde öğrendim. “Orangettelerin çok..
Aramak istediğiniz metni yukarıya yazın ve Enter tuşuna basın... Aramayı iptal etmek için Esc tuşuna basın...