Son dönemlerde şurayı açıp, birkaç bişey yazayım diye boş sayfaya bakıp duruyorum…. Sonra ne yazacağım allah aşkına ben buraya diye düşünüp durup, gerisin geri bilgisayarın başından kalkıyorum.
İşte bugün de ne olsun, yine dün gibi bir gün sevgili günlük tadında hayatım! Yemek, temizlik, yemek, temizlik… “Her allahın günü ne pişireceğiz!” ile “ev işi çok nankör şekerim!” arasında gidip geliyorum… Ama sonra yine gelip boş sayfanın karşısında oturmaya devam ediyorum. Ne edelim ben de ileride şuraya yazdıklarıma ya da yazamadıklarıma bakınca Pandemi gölgesindeki bu garip zamanları bu şekilde hatırlarım…
Şu son dönemde en büyük terapim mutfağa girmek; pişirmek pişirmek pişirmek… Bitap düşene kadar kekler çırpayım, börekler açayım, reçeller kaynatıp çikolatalı sosları keklerin üzerine dökeyim istiyorum… Ama diğer yandan da diyet yapmaya çalışıyorum… Malum #summeriscoming!
Her yerde olduğu gibi Kıbrıs’ta da aç kapa aç kapa artema tadında lockdownlu, kısmi kısıtlamalı, sokağa çıkma yasaklı günlerden geçiyor, bu iş tam olarak ne zaman biter diye düşünüp düşünüp arada enseyi karartarak, arada da yok yok tamamdır bu iş 2022’ye bitmiş olur diye düşüncelerden düşüncelere savrularak geçinip gidiyorum… Öyleydi böyleydi derken bitecek bu günler inşallah…
Son lockdownumuzda da malum ben pılıyı pırtıyı toplayıp annemlerin yanına göçmüştüm. Bir aylık kapanma dönemimizin ardından da geçtiğimiz gün nihayet yeniden evime döndüm…
İlk iş terastaki bitkilerime bakmak oldu. Durum vahimdi. Coronaya ek olarak bu küresel ısınmanın da boyu posu devrilsin bence… Bu kadar sıcak Kış nayır nolamaz! Normal şartlarda şu dönemde yemyeşil kalması gereken bitkilerimin neredeyse kurumak üzere olduğunu görünce üzüldüm çok. İlk iş, tabiri caizse panik halde, kova kova su ile suladım zavallıları. Sonra da buzdolabını kontrole gittim. Dolapta ne bırakmıştım ne bırakmamıştım acaba! Aradan geçen bir aya rağmen, Seyit’in kendi bahçesindeki ağaçtan itinayla toplayıp zamanında getirmiş olduğu portakalların buzdolabımda büyük bir yaşama sevinciyle hayata tutunmayı başarmış olduğunu görünce de; siz bu kadar niyet edip beni beklediyseniz benim de sizden güzel bir portakallı kek yapmak boynumun borcu alnımın yazısı dedim ve işe koyuldum…
İstedim ki; mis gibi portakal kokan, ıslak, yapımı çok fazla malzeme ve zaman istemeyen, basit ama basit olduğunuz kadar da lezzetlisiniz küçük hanım tadında bir kek olsun.

Keki yaptıktan sonra da kaptığım gibi arkadaşlarıma götürüp bıraktım. Alışmak sevmekten daha zor geliyor neticede… Aramızda bir bağ gelişmeden fotoğraflarını çektim, küçük bir parçanın tadına baktım ve yollarımızı ayırıp dönüp arkama bile bakmadım… Ama allah için kekim çok güzeldi…
Hele ki buzdolabında bir gece bekledikten sonra kekin tadının oturacağını ve yanında bir fincan kahve ile nasıl güzel gideceğini hayır tabii ki de hiç aklıma getirmiyorum… Eğer aklıma düşecek olursa, İnstagram’da severek takip ettiğim ve bunlar için güzel vücut şart yahu dediğim bikini markasının sayfasında gezineceğim biraz…
Ara ara burada lafını geçirmişimdir, ben çikolatayı çok severim, oturur koca bar bir Cadbury çikolatayı misal, hunharca bitirir daha yok mu diye aranırım ama iş keke, tarta filan geldi mi favorilerim her daim meyveli tariflerdir. Hele ki portakal! Çikolatayla olan uyumunu ayrı, kendi başına olan taze tadını ayrı severim… Bu Kış da aklıma ıslak ama şerbetten bayılmayan portakallı bir kek fikri düşünce ara ara denemeler yapıp farklı tariflerle kekler yaptım. Kimi tariflerin içinde yoğurt, irmik veya badem ununa denk geldim; kimisinde portakal iyice haşlandıktan sonra keke katılıyordu kimisinde ise şerbet için daha yoğun şeker kullanıyordu ama dediğim gibi ben işi basit tutmak istedim. Şöyle aklına portakallı kek fikri düşmesiyle kendini keki fırına verirken bulmak arasında çok kısa bir yol olsun ve maksat gönüller mutlu olsun diye…
Kekin şerbeti için daha önceki denemelerimin birinde portakal ve turunç suyu karışımı da denedim, bak o da çok güzel olmuştu. Turuncun aroması keke ayrı bir tat verdi. Aklınızda bulunsun, elinizde turunç varsa şerbeti yaparken portakal suyu ile yarı yarıya karıştırarak da deneyebilirsiniz.

Dediğim gibi bu kek benim içime sindi. Tam da hayal ettiğim gibi yoğun portakallı ama hafif bir kek oldu… Kek pişerken evi saran yoğun portakal kokusu da işin bonusu!
Deneyenlerce de beğenilip bir çırpıda yutulunca dedim ki vakit benim de blogumda bir portakallı kek olması vaktidir… Çünkü neticede Kıbrıslı bir blog yazarı olmak da bunu gerektirir…

İşte sonrasında koştum geldim keki anlatmak için tekrardan bilgisayarın başına oturdum ve görüyorum ki bu sefer daha öncekilerin aksine epeyce bir paragrafı biraraya getirmeyi başardım…
Netice olarak, bu yazıyı ve durumumu özetleyerek bu yazıyı bitirecek olursam; Kıbrıs’ta bu Kış pek yağmur yağmıyor, hava ilk yaz gibi ve çok güzel, Pandemi çok lanet bir şey, ben yine diyetteyim ama yulaf yerine kekler, pastalar, makarnalar yemek istiyorum ve portakal içine girdiği herşeyi çok güzelleştiriyor…
Portakallı Kek
Tarifte kullanılan bardak, yemek kaşığı ve çay kaşığı ölçüleri Amerikan ölçü sisteminde kullanılan cup, tablespoon ve teaspoon’un karşılığıdır.
Malzemeler
Kek için
- 1 büyükçe portakal (yaklaşık 300 gr. kadar)
- 130 gr. (1/2 su bardağı ve 1 yemek kaşığı) tereyağ
- 5 yumurta
- 250 gr. (1 tam ve 1/4 su bardağı) şeker
- 300 gr. (2 su bardağı ve 2 yemek kaşığı) un
- 1 çay kaşığı vanilya özütü
- 1 çorba kaşığı (10 gr.) kabartma tozu
- 1/4 tatlı kaşığı tuz
Şerbet için
- 100 gr. (1/2 su bardağı) şeker
- 240 ml. (1 su bardağı) taze sıkılmış portakal suyu
- 1 çubuk tarçın
Yapılışı
- Önce şurubu yapmaya başlayın. Bunun için, tüm malzemeleri küçük bir sos tenceresine koyup orta ateşte kaynama noktasına getirin. Şeker tamamen eriyip kaynamaya başlayınca, ateşin altını bir tık kısıp hafif hafif kaynamaya bırakın. Bu şekilde 10-12 dakika kaynadıktan sonra şurup hafifçe kıvamlanmalı ama rengi değişmemelidir. Bu sürenin sonunda şurubu ateşten alıp bir kenarda soğumaya bırakın
- Kek için önce, tereyağını küçük bir tencerede kısık ateşte eritin. Eridikten sonra ateşten alıp oda sıcaklığına gelmesi için bir kenarda bekletin
- Fırınınızı 180 dereceye ayarlayın
- 23 cm çapında yuvarlak bir kek kalıbının içini bir çay kaşığı sıvı yağ ile güzelce yağlayıp tabanına yuvarlak şekilde kestiğiniz pişirme kağıdını yerleştirin
- Unu, tuzu ve kabartma tozunu bir kapta harmanlayın
- Portakalı dörde bölüp görünen çekirdeklerini temizleyin. Rondoda püre haline getirin
- Derin bir kapta yumurtaları çırpın. Ardından içine şekeri ve püre haline getirdiğiniz portakalı ekleyip iyice karışana kadar çırpmaya devam edin
- Oda sıcaklığına gelen tereyağını azar azar ve bir yandan da karışımı çırpmaya devam ederek, kek hamuruna ekleyin
- Vanilya özütünü ekleyin
- Ardından bir kenarda beklettiğiniz unlu karışımı ıslak kek hamuruna ekleyip karışana kadar güzelce çırpın
- Kek karışımını kalıba döküp üzerini düzleyin ve 180 dereceye gelmiş fırınınızın orta teline yerleştirip 35-45 dakika kadar pişirin. Keki fırından almadan önce üzerinin hafifçe yer yer kahverengileşmesi ve içine batıracağınız bıçağın temiz çıkması gerekiyor.
- Fırından çıkardığınız kek hala sıcakken üzerinde bir kürdan yardımıyla delikler açın. Ardından bir kenarda beklettiğiniz ve oda sıcaklığına gelmiş şerbeti eşit şekilde ve yavaş yavaş sıcak kekin üzerine gezdirerek dökün.
- Servis yapmadan önce en az bir saat dinlendirmelisiniz ki kek şerbetini güzelce çeksin.
(Bu portakallı kek, buzdolabında bir gece bekledikten sonra şerbeti daha güzel özümseyip, daha lezzetli oluyor. Aklınızda bulunsun!)