Hani şimdilerde mutfakla haşır neşir, sağlıklı beslenme konusunda azıcık kafa yoran insanların ortak bir sorunu var ya, hatırlayın neydi o? Pek tabii ki  yiyecek sağlıklı bir şey bulamamak. Sizi bilmem ama kendimden ve etrafımdaki bazı arkadaşlarımdan gördüklerimden yola çıkarak konuşacak olursam, hepimiz paranoyak olduk! Ne yediğimiz bir salatanın içindeki malzemelerin güvenilir olduğundan emin olabiliyoruz ne de ağız tadıyla bir meyveyi yiyebiliyoruz. İçimizde hep bir kuşku; “Acaba bu meyve-sebze güvenilir tarım metotları kullanılarak mı üretildi?”

Azıcık bir bahçesi olanlar şanslı. En azından kendine yetecek oranda üretim yapabiliyor. Gerçi internette  “urban gardening” başlığı altında arama yaptığınızda insanların sağlıklı birşeyler yiyebilmek için kaç takla atarak kendi üretimini yapmaya çalıştığına rahatlıkla tanık olabilirsiniz. Yani artık bahçesi olmayan, apartman dairesinde yaşayanlar da bu işlere kafa patlatarak çözüm üretiyor bir şekilde. Üretilmeli de zaten. Çünkü artık düzgün bir şekilde yetiştirilmiş ürün bulmak uzak bir hayal. Çok mu umutsuzum? belki de. Ama beni bu hale getirenler utansın!

Bir keresinde organik tarım yapmak isteyen bir arkadaşımın ön araştırma sürecine tanıklık etmiş ve hayret etmiştim. Çünkü organik tarım yapmak istediğinizde  o kadar çok prosedüre tabii oluyorsunuz, o kadar çok zorlukla karşılaşıyorsunuz ki bir durup düşünüyorsunuz; aslında olması gerekeni yapmaya çalışmak bu kadar zor mu olmalı? Hani nerede doğru olanı yapmaya çalışana teşvik?

Ben bu konuda şanslı olanlardanım. Kendi evimde olmasa da ailemin bahçesinde kendi sebzemizi, yumurtamızı üretebiliyoruz. Ama insan bilinçlendikçe kendi yetiştirmese bile ister istemez sağlıklı üretilmişin peşinde koşmaya başlıyor. Benim son 2-3 yıldır yaşadığım süreç de bu oldu sanırım. Bir aydınlanma dönemi gibi! Söylemesi ayıp ben eskiden hangi sebze ne zaman yetişir bilmezdim. Hatta bahçeye ilk dikimi yapacağımızda o dönem hangi sebzelerin tohumlarını dikmek gerektiğini bir bilene sormuştum. Gerçi cahillik mutlulukmuş o da ayrı! Bizim gibi hiçbirşeyin denetiminin olmadığı, “gıda terörünün” gayet alışılmış bir durum olduğu bir ülkede yaşıyorsanız işiniz zor. Bilmeyince en azından kafanıza takmıyorsunuz…

Neyse ben bu kadar lafı niye söyledim?

Öncelikle mevsimi olmamasına rağmen domatesli tarif verdim. Verdim de niye verdim bir sor! Çünkü güvenilir olduğuna inandığım yerel bir üreticiden organik domates buldum da ondan. Yine de bu tarifi mevsiminde versem daha iyi olacaktı ama üstüne bir de organik tavuk bulunca dayanamadım yapıp paylaşmak istedim.

Ayrıca bu konulara oldukça takılmış durumdayım sabaha kadar konuşabilirim. İlla bir nedene ihtiyacım yok!

domates

Bu konuları bir tarafa bırakıp tariften bahsedecek olursam; yahnili makarna geleneksel bir Kıbrıs tarifi. Bu tarifi bana keşfettiren ve sevdiren arkadaşımın kesin uyarısı; “Bu tarifi yapacaksan malzemesini bol tutacaksın” şeklindeydi. Ben de öyle yapıyorum. Bol domates, bol soğan ve bol limon işin sırrı.

Ben tarifte kemikli tavuk eti kullandım. Ama dilerseniz kemiksiz de pişirebilirsiniz.  Önce tavuğu, domates ve  bol soğanla pişirip bir  yahni hazırlıyorsunuz.  Daha sonra, servis öncesinde ayrı bir yerde makarnayı haşlıyorsunuz. Ayrı ayrı pişirdiğiniz makarna ve tavuğu servis esnasında tabakta biraraya getiriyorsunuz. Servisi nasıl yapacağınız ise sizin damak tadınıza kalmış. Dilerseniz, geleneksele sadık kalarak tavuğu sulu şekilde makarnanın üstüne ekleyerek hafif sulu bir makarna tabağı hazırlayabilirsiniz, dilerseniz de suyunu süzerek servis edebilirsiniz. Üzerine de bol rende hellim. Off! canım çekti….

YAHNİLİ MAKARNA

Malzemeler

Yahni için

  • 1 su bardağı, 240 ml. ayçiçek yağı
  • 3-4 adet büyük soğan, yaklaşık 700 gr.
  • yarım tavuk, parçalara ayrılmış-kemikli, yaklaşık 1300 gr.
  • 1 çorba kaşığı domates salçası
  • 1 çorba kaşığı biber salçası
  • 1 kilo domates, küp küp doğranmış
  • 2 su bardağı, 480 ml. su
  • 2-3 limonun suyu (damak tadınıza göre)
  • tuz
  • karabiber
  • kırmızı biber

Makarna için

  • 500 gr farfalle (kelebek makarna)  (dilerseniz başka küçük tip makarna da kullanabilirsiniz)

Üzerine serpmek için

  • Hellim- rendelenmiş
  • Kuru nane (opsiyonel)

Yapılışı

  • Düdüklü tencerede yağı ısıtın ve içine soğanları ekleyin. Orta ateşte hafifçe kahverengileşinceye kadar devamlı olarak çevirerek karıştırın
  • İçine tavuk parçalarını ekleyip karıştırarak, tavukların rengi değişene kadar pişirmeye devam edin. Bu esnada üzerine biraz kırmızı ve karabiber ekleyin
  • Domates ve biber salçasını ekleyip karıştırın. Ardından rendelenmiş domatesleri ekleyin
  • Domatesler solana kadar ara ara karıştırarak pişirmeye devam edin
  • Bu esnada domatesler sulanacaktır, daha sonra malzemelerin üzerini hafifçe örtecek kadar su ekleyin (ben yaklaşık 2 su bardağı ekleme yaptım ancak tencerenize göre bu miktarı ayarlamanız gerekebilir)
  • Düdüklü tencerenin kapağını kapatın (tencerenizin pişirme talimatları uyarınca)  10 dakika orta-yüksek ateşte daha sonra ise kısık-orta ateşte 30 dakika pişirin
  • Bu sürenin sonunda dinlendirilmiş ve havası çıkmış tencerenin kapağını açınız. Ateşin seviyesini kısığa ayarlayın. İçine damak tadınıza göre limonu ve tuzu ekleyin. İhtiyaç duyarsanız biraz daha karabiberi ve kırmızı biber eklemesi yapın.
  • Kısık ateşte kıvamlanana kadar pişirin. Bu sürenin sonunda tavuğun eti kemiğinden kolayca ayrılacak kıvama gelecektir

Makarnayı hazırlamak için,

  • İçine bol tuz attığınız büyük boy bir tencereye bol su doldurup kaynama noktasına getirin.  İçine makarnaları atıp haşlayın.

Servis için

  • Hellimi rendeleyip dilerseniz kuru naneyle harmanlayın
  • Çukur bir tabağa dilediğiniz kadar makarna koyun. Üstüne rendelenmiş hellim serpin. En üstüne ise yahniden koyup servis edin.
KategorilerGenel

Comments are closed.