Bilen bilir, Kıbrıs’ın sıcak ve bunaltıcı yazları meşhurdur. Bir vesileyle, yaz mevsiminde yolu Kıbrıs’a düşmüş olanlar, sıcak derken nasıl birşeyi kastettiğimi gayet iyi anlayacaktır. Temmuz ve Ağustos ayları insanı canından bezdirir bazen. Yine de severim ben yaz mevsimini. İnsanda yarattığı pozitif ruh halinin, denizin, kumun ve akşamların ferahlığının hatırına sevmeye devam ederim. Belki de, bu yıl nispeten daha ılımlı seyreden sıcaklıklar sağolsun, henüz Eski Türk filmlerindeki gibi çölde susuz kalan Ferdi Tayfur kıvamına gelmediğimden, yazların bazen çok bezdirici olabileceğini unutmuş da olabilirim! Ne diyeyim, Temmuz ve Ağustos ayları umarım bu söylediklerimden ötürü pişman etmez beni!
Kendimce çözümlerle de elimden geldiğince sıcağın etkisini azaltıp ferahlamaya çalışıyorum. Mesela soğuk soğuk içmek için son günlerde en favori içeceğim haline gelen naneli limonatadan yapıyorum sıklıkla. Kolayca hazırlanmasının da bu kadar sık yapmamda etkisi var tabii. Naneyi, bir miktar şekeri ve limon kabuğu rendesini iyice birbirine yedirdikten sonra içine limon suyunu, kalan şekeri ve suyu ekleyip karıştırıyorum, bir süre beklettikten sonra süzerek şişelere dolduruyorum. Bu kadar basit işte…
Bu limonatanın tarifini, İstanbul’a ilk taşındığım dönemlerde, yani yaklaşık 8 yıl önce, bir yerlerden bulmuştum. Tadını çok beğendiğimden de sık sık yapıyordum. Üstelik de 5 litrelik ölçülerle. Ama zaman içinde her zamanki dağınıklığım ve arşivlemekle uzaktan yakından alakası olmayan saklama metotlarım yüzünden kayboldu gitti güzelim tarif. Öyle mi yapıyordum böyle mi yapıyordum diyerek ara ara çeşitli denemeler yaptım ama hiçbir zaman o tadı yakalayamadım. Arkasından çok yasını tuttum o limonata tarifinin! Ta ki bundan yaklaşık bir ay önce, o dönemde bu tarifi bir arkadaşıma verdiğimi hatırlayıp da ümitsiz bir şekilde tarifi hala saklayıp saklamadığını sorana dek. Veee saklıyormuş. Oley ki ne oley! Düzenli insanın hali bir başka oluyor işte. Tarifi alır almaz denedim tabii ki. O günden beridir de bittikçe yapıyorum. Şu anda tarifi buraya yazdığıma göre artık kaybetme tehlikesi de ortadan kalmış oluyor. Derin bir Oh!
Yalnız bu limonata konusunda kafamın fena halde takık olduğu bir nokta var. Tam limonata yapacağımız yaz aylarında limonun mevsiminin geçmiş olması olacak şey mi allah aşkına? Kıbrıs’ta maalesef ki soğuk hava deposu mu yoktur nedir anlamadım (araştırmakla da uğraşacak değilim) yazın limon bulmak çok zor iş. Bu dönemlerde, buralarda ancak fotoğraflarda gördüğünüz, içinde çok az su olan, sıkabilmeyi başarmak için gücünüzün kuvvetinizin yerinde olması gereken, oldukça sert, yeşil renkli ve yediveren olarak bilinen limon türü var. Görülen lüzum üzerine açıklıyorum; fotoğraflarda yeşil yeşil görüp de bu limonata lime limonla mı yapılıyor filan diye aklınızdan geçirmeyin. Lime görünümlü gıcık yediveren limonu onlar! Yoksa normalde bildiğimiz ve her yerde bulunan sarı limonlarla yapılıyor bu tarif. Ama aklınızda bulunsun limonların kabukları da rendelenerek kullanıldığından; uzun ömürlü olsun ve parlak görünsün diye kabuğu mumlanarak saklanan limonlardan kullanmamak gerekiyor.
Kıbrıs’ta malum limon çok. Bu nedenle millet, Kışın limonları sıkıp sıkıp konsantre limonata hazırlayıp yaz için saklıyor. Bozulmadan dayanması için de haliyle içine bol miktarda şeker koyuluyor. Konsantre limonatalar lezzetli olmaya lezzetli ama nanenin aromasıyla ferahlatılmış ve şeker tadı çok baskın olmayan taze limonata benim için daha makbul.
Bence nostaljik de bir tarafı var aslında limonatanın. Şimdi birçok cafede havalı dizaynlarla sunulan naneli limonatalar filan var ama aslında limonata bugünün yeni meşhuru değil yılların değişmeyeni. Hala aklımda çocukluğumun uzun yaz tatillerinde, o sıcak mı sıcak öğlenlerinde, kardeşimle yaptığımız koca koca sandviçler ve yanında kocaman bol buzlu bardaklar içinde içtiğimiz limonatalar. Tatları ise hala damağımda… Sahi, niye o kadar güzel gelirdi ki o limonatayla sandviçin tadı? Limonata mı çok güzeldi, çocuk olmak mı yoksa uzun yaz tatilleri mi? Galiba hepsi.
O zaman, ‘Yaşasın çocukluğumuz! Yaşasın Yaz! ve Yaşasın Limonata!’
Naneli Limonata
Tarif saklayıp ve tekrardan bana ulaştıran Nilgün Abla’ya çok teşekkürler…
Tarifte kullanılan bardak, yemek kaşığı ve çay kaşığı ölçüleri Amerikan ölçü sisteminde kullanılan cup, tablespoon ve teaspoon’un karşılığıdır.
Malzemeler
- 20 adet irice nane yaprağı
- 1 su bardağı, 236 ml taze sıkılmış limon suyu
- 2 su bardağı, 400 gr. şeker
- 3 adet limon kabuğu rendesi
- 2 yemek kaşığı şeker
- 2,5 litre su
Yapılışı
- 3 adet limonun kabuğunu rendeleyin
- Bir bardak limon suyu elde edecek kadar limonu sıkın ve nane yapraklarını ince ince doğrayın
- Bir kase içinde doğradığınız nane yapraklarını, 3 adet limon kabuğu rendesini ve 2 yemek kaşığı şekeri de ekleyip bir çatal yardımıyla iyice ezerek tüm aromaların birbirine karışmasını sağlayın
- Derin bir kap içerisine bir bardak limon suyunu,2 su bardağı şekeri, naneli karışımı ve 2,5 litre suyu koyup tahta bir kaşık yardımıyla şeker eriyene kadar ara ara karıştırarak bu şekilde 1 saat bekletin
- Bir saatin sonunda şişelerin ağzına huni yerleştirin ve üzerine de tülbent veya süzgeç koyarak hazırladığınız limonatayı süzerek şişelere doldurun.
* Yaklaşık 3 gün tazeliğini koruyacaktır