Tamam biliyorum insanı hayatından bıktıran yaz sıcakları başladığında bu kış günlerini çok arayacağım hatta utanmadan “keşke kış gelse” bile diyeceğim, bol bol yağmur yağmalı ki yazın su sıkıntısı çekmeyelim, farkındayım!, Doğanın dengesini bulabilmesi için yağmur suyuna çok ihtiyaç var onu da biliyorum ama nolur ki şu yağmur ara vererek yağsa ve hava bu kadar soğuk olmasa. Hem Akdeniz’de yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçmiyor muydu? Ben hiç de ılık bir hava hissedemedim bu kış. Kıbrıs’ın soğuğundan ne olur diyenin kalbini kırarım! Bu aralar Kıbrıs’ta hava öyle bir soğuk ki şaşırırsınız. Donuyoruz!
Kış böyle tam gaz yoluna devam ederken, ben de artık güneşli günlerden umudumu kesmişken haftasonu buralara bahar geldi. Biliyorum iki günlük bişeydi, aşkımız kısa sürdü , hava yine soğudu ama olsun bu kadarı bile güzeldi!
Güneşi görünce Pazar günü kendimizi doğaya attık. Bol bol yürüyüş yaptık, arkadaşım Mini’nin rehberliğinde bol bol ot topladık. Kıbrıs’ta yenilebilecek ne kadar çok ot varmış Mini sayesinde öğrendik.
Yağan yağmurların ardından doğa coşmuş durumdaydı, her taraf yemyeşil ve çiçek doluydu.
Bu küçücük kaçamak bile ofis ev güzergahında gidip gelmekten daralmış ruhumuza çok iyi geldi. Günün sonunda hep yaptığımız gibi birbirimize “bunu daha sık yapmalıyız” diye gaz vermeyi de ihmal etmedik tabii ki! Bakalım ne kadar etkili olacak!
Bu arada Pazar gününü anlatmaya durdum başlıkta adıgeçen meyer limonlara gelemedim. Haftasonu sadece yürüyüşe çıkmadım. Meyer limon marmelatı da yaptım. Meyer limonu bildiğimiz limona göre biraz daha yuvarlak, ince kabuklu, daha koyu sarı ve daha çekirdekli bir tür. Bilindik limonlar kadar ekşi olmayan meyer limonunun portakal ve mandalina arası farklı ve keskin bir aroması var. Hatta bu limona çok ekşi olmayan tadından dolayı tatlı limon da deniliyor.
Bu limonlara aslında meyer limon olduklarını bilmeden Sevim Teyze’nin bahçesinde rastladım. Önceleri yeşil rengi, yuvarlaklığı ve farklı kokusundan dolayı lime sandığımız limonlar, koyu sarı bir renge dönüşmeye başlayıp mojito hayallerimizi suya düşürünce aslında lime değil de meyer limon oldukları anlaşılmış oldu.
Bol bol limon topladıktan sonra internette ve yemek kitaplarında yaptığım “bu limonlarla ne yapmalı?” araştırmasında beklediğimin üstünde seçenek çıktı karşıma. Ben de ilk olarak marmelat denemesi yapmaya karar verdim.
Önce limonları ikiye bölüp suyunu sıktım. Kabuklarını da ince ince doğradım. Kabuklarını rendelemeden kullanırsam tadı acı mı olur diye tereddüt yaşadım ama sonuç tereddütlerimin yersiz olduğunu gösterdi.
Meyer limon heryerde kolayca bulunamıyor düşüncesiyle bu tarife ek olarak şeker miktarını 200 gr. artırarak marmelatı normal limonla yapmayı denedim ancak sonuç hüsran oldu. Normal limonun kabuğu kalın ve acı kaldığı için pek de lezzetli bir marmelat olmadı! Üzgünüm ama şimdilik bu tarifi sadece meyer limonla yapmak mümkün olacak. Bu arada bu limon türüyle ilgili araştırma yaparken pekçok yerde meyer limonunun ev ortamında da çok rahat yetiştiği bilgisine denk geldim. Kimbilir belki siz de benim yapmayı planladığım gibi balkonunuzun bir köşesine bir meyer limon ağacı koyarsınız ve marmelatınızın kendi ağacınızın limonlarından yaparsınız.
Ve son olarak bir yerlerde bu limonlara denk gelip de bu lezzetli marmelatı deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun. Bir de günler uzasın, havalar ısınsın, bahar gelsin, hayat bayram olsun!
Hoşçakalın…
MEYER LİMON MARMELATI
Catherine Atkinson, Christine France ve Maggie Mathew’un 400 Sauces kitabından esinlenilmiştir.
Malzemeler
-
1 kg meyer limon
-
3-4 meyer limonun çekirdekleri
-
1.3 litre su
-
1 kg şeker
Yapılışı
-
Limonları ikiye bölüp suyunu sıkın ve genişçe bir tencereye boşaltın
-
Sıktığınız limonlardan 3-4 tanesinin çekirdeklerini bir tülbentin içine koyup ağzını sıkıca bağlayın ve tülbenti tencereye koyun
-
İçi sıkılmış limon kabuklarını ince ince doğrayın ve onları da tencereye ekleyin
-
Üzerine 1.3 litre suyu ekleyip kaynama noktasına getirin. Kaynamaya başladıktan sonra orta ateşe getirip ağzını kapatın ve limon kabuklarını yumuşayana kadar yaklaşık 1 saat kaynatın. Kabukların yumuşadığından emin olunca ateşi kapatın
-
Çekirdeklerin bulunduğu tülbenti alın. Soğuduktan sonra tülbenti sıkarak içinde kalan suyu da da tencereye aktarın
-
Şekeri ekleyin ve kısık ateşte şeker eriyene kadar karıştırın. Şeker eridikten sonra ara ara karıştırarak marmelat kıvamlanıncaya dek pişirmeye devam edin
-
Marmelat istenen kıvama gelince altını kapatıp kavanozlara boşaltın.
* Reçelin ya da marmelatın olup olmadığını anlamak için bence en iyi metot şu: Buzdolabının buz gözüne küçük bir tabak koyun kaynayan reçelden bir kaşık alıp buz gözünden çıkardığınız tabağa koyup yarım dakika bekleyin, tabağı eğdiğinizde reçel aşağıya doğru akmıyorsa reçeliniz olmuş demektir, hala çok sıvıysa kaynatmaya devam edin.