Tam bir yıl önceydi “Bağlıköy’de Eko gün düzenleniyor gidelim mi?” şeklinde bir öneri gelince “Bağlıköy de neresi?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Yaşadığım ülkeye bu kadar Fransız kalmış olmam biliyorum ki büyük bir ayıp ama zararın neresinden dönülse kârdır diyerek kendime karşı çok da acımasız olmamaya çalışıyorum. Ve biz o gün Bağlıköy’e gidiyoruz ve ben bu şirin köye bayılıyorum.
Doğa içerisinde ve dağın eteğinde konumlanmış olan aynı zamanda denize de uzaktan göz kırpan Bağlıköy, Lefke yakınlarında, insanı kendine hayran bırakan küçücük bir köy. İlk kez, güneşli ve sıcacık bir bahar gününde, etrafı lalelerle dolu bir yoldan geçerek gittiğim Bağlıköy’ün bence en büyük özelliği nostaljik görünümünü henüz kaybetmemiş olması. Kaybetmesin de zaten! Köyün eski evleri arasında restore edilmeye başlananlar olsa da, ‘toparlansa ne de güzel olur’ dediğim daha birçok ev var. Umarım aslına sadık kalınarak ve köyün kendine özgü yapısı korunarak devam eder bu restorasyonlar. En önemlisi de ekolojik köy olma yolunda adımlar atmaya başlayan Bağlıköy, “ekolojik köy” kavramının altını boş bırakarak değil, hakkını tam anlamıyla vererek devam eder yolculuğuna.
Bağlıköy’ün benim için bir diğer önemli özelliği de, Kıbrıs’ta bilinen adıyla çıtır pıtır ile yani şekerle kavrulmuş şahane bademlerle tanışmama ve bu tanışmayla birlikte bir yıl boyunca “çıtır pıtır nasıl yapılır?” sorusunun cevabı peşinde heder olmama vesile olmasıdır. Hadi ben neysem de bu yolda ne bademler feda edildi bir bilseniz. Ah ahhhh!
Geçen yıl eko gün kapsamında kurulan yerel yiyecek standları arasında gezinirken ateş üstünde şekerle birlikte kavrulmakta olan bademler gözüme çarptı. Yoksa bunlar, hep adını duyduğum ama bir türlü denemediğim çıtır pıtır denen şey miydi? Yaklaşıp sordum. Evet çıtır pıtırdı. Fakat 15 dakika sonra hazır olacaklardı. 15 dakikayı duyunca daha önce kavrulan ve hemencecik biten ilk partiden arta kalanlardan bir tane bademi ağzıma attım ve birazdan gelirim diyerek kalabalığa karıştım. Sonrasında köy hellimi de alsa mıydık, şu sokağa da girse miydik, şu evin fotoğrafını da çekse miydik filan derken benim çıtır pıtır alma planım yalan oldu ama yediğim o bir tanecik bademin lezzeti aklıma takıldı kaldı.
Sonraki günlerde çıtır pıtır nasıl yapılır araştırdım. Bir bilene sordum, internette “candied almonds” başlığı altındaki farklı farklı tarifleri denedim ama o tadı bir türlü tutturamadım. Her seferinde bir şeyler ya eksik ya da fazla oldu. Yaklaşık iki kilo mis gibi organik bademi mundar ettikten sonra da bu sevdadan vazgeçtim. Yediğim de altı üstü bir tanecik badem hani! Yapıp yapıp deniyorum sonra da arkadaşlarıma ve Tolga’ya denettiriyorum. Kıvamı, tipi, tadı nasıl olmalı tam olarak emin olamıyoruz ama bir taraftan da bir şeyler eksik onu fark ediyoruz. Aslında o bademleri mundar ettim dediysem de tam olarak da öyle diyemeyiz sanırım. Çünkü oldu olmadı demeden yedik biz onları!
Çıtır pıtır da ne komik ve aynı zamanda da ne sempatik bir isim. Aslında bildiğimiz şekerle kavrulmuş badem ama bizim Kıbrıslılar çıtır pıtır demeyi uygun görmüş. Atalarımızın takdirinden sual olunmaz. Sanırım bu çıtır pıtır ismini de bademler kavrulurken çıkan çıtır pıtır sesinden dolayı uygun görmüşler.
Sonra aradan bir yıl geçti. Geçen haftalarda gazeteyi bir açtım ki ne göreyim Bağlıköy’de 2. kez eko gün düzenleniyormuş. Gün bugündür dedim ve kendimi erkenden Bağlıköy’e attım. Geçen yıla göre daha çeşitli ve oldukça lezzetli görünen Kıbrıs’a özgü yiyecekler sunan stantların arasında gözlerim hep çıtır pıtır yapan birilerini aradı ama yoktu! Neyse ki başka hiçbir konuda olmasa da insanların yüzleri konusunda sahip olduğum fil hafızam geçen yıl çıtır pıtır yapan hanımefendiyi hemen hatırladı. Tüm sempatikliğimi takınarak standa yaklaştım ve sohbete başladım, konuyu da açtım açmasına ama stand başında bekleyen insanların yoğunluğundan çıtır pıtırın tarifini almak mümkün olmadı. Yani ilk girişim başarısız! Ama yılmadım. O tarif alınacak arkadaş!
Gidip biraz dolaşıp yine döndüm. Sonradan ismini öğrendiğim Narin Abla bu sefer sağolsun beni kırmadı ve çabucak çıtır pıtırın tarifini verdi. Ama haliyle kendi yaptığı şekliyle; ölçüsüz ve göz kararıyla anlattı süreci. Olsun ama bu da yeterdi. Umarım!
Eve dönünce hemen ilk denemeyi yaptım. Veee oldu mu ne. Ertesi günlerde bir iki deneme daha, biraz şeker artır biraz azalt derken bingo! Oldu işte, sonunda mis gibi çıtır pıtır yapmayı başardım. Buradan Narin Abla’ya kocaman bir teşekkür gönderiyorum ve en yakın zamanda çıtır pıtır tarifiyle burada olmayı planlıyorum. Görüşmek üzere…
* çıtır pıtır tarifi için : http://www.mutfak79.com/2013/04/02/citir-pitir/
Merhaba Esra Hanım, bir araştırma yaparken tesadüfen bu sayfaya girdim ve çok hoşuma gitti. Gerek bakış açınız, gözlemleriniz, güzel anlatımınız gerekse harika resimler için tebrik ediyorum.
Teşekkür ederim 🙂
Esra hanım çıtır pıtırın peşinden giderken bize nefis anlatımınızla bağlı köyü de tanıttınız .HGO sizinle gurur duyuyor efendim.
Esra Hanım gene müthiş bir bahar gezisiyle bize güzel bağlı köyü gezdirdiniz..çektiğiniz fotoğraflar müthiş…çıtır pıtırı bundan böyle ben de sıkı takip edicim.. Çok eminim çıtır pıtır tarifini bu siteden alarak keyifle uygulacağım.. Sevgiler..